Pandemi sürecinde farklı bir boyut kazanan teknoloji kullanımı her geçen gün yeni uygulamaların eklenmesiyle hem bireysel hayatlarımızın hem de iş dünyasının merkezinde yer alıyor. Her alanda yaşanan dijitalleşme süreci sektörleri de bu yönde dönüşüme zorluyor. Geleneksel iş yapma biçimleri ve ürünler değişirken yeni iş alanları ve hizmetler doğuyor. Sigorta sektörü de tüm bu gelişmelere paralel olarak dijitalleşme sürecine ayak uyduruyor ve teknolojik gelişmeleri ürün, hizmet ve hasar süreçlerine entegre ediyor.
Sigorta Ekranı’nda Damla Özafşara’a konuk olan GTech Yönetici Ortağı Özgür Sarıgül, yeni teknolojiler ve özellikle de veri kullanımının sigorta sektörü için önemine dikkat çekti. Dijitalleşmenin sektörel etkilerinden bahseden Sarıgül, özellikle büyük veri kullanımlarının sigorta sektöründe birçok branşta kişiselleştirilmiş poliçelerin oluşmasına katkıda bulunacağını söyledi.
Sarıgül, birçok teknolojik gelişmenin de dijitalleşmeye katkı sağladığını söyleyerek, “Evimizde birçok IoT cihazı var. Belki IoT cihazı olduğunu bile bilmiyoruz ama hayatımıza teknolojiyle beraber sensörler girmeye başladı. Otomobillerin üzerinde binlerce sensör olmaya başladı. Bunların hepsi pandemi sonrası hızlanan dijitalleşme ortamıyla beraber tüketicinin hayatına girmeye başladı. Şirketlerin de bunları doğru kullanması lazım. Veri artık çeşitlendi. Büyük veri teknolojileri dediğimiz sensör verileri veya sosyal medya verileri gibi birçok veri artık şirketler tarafından toplanır ve kullanılabilir hale gelmeye başladı. Acenteler veya sigorta şirketleri üzerinde konuşursak kişisel veriler artık sadece ad, soyadı veya sigortalı olan ürünle sınırlı değil. Bir nakliye sigortasından bahsediyorsak örneğin soğuk zincirle girmesi gereken bir ürün, üzerindeki sensörden gelen ısı değerleriyle izlenebilir hale geldi. Belki araçlar üzerinden toplanacak IoT verileriyle kullanıcının ne kadar riskli olup olmadığı belirlenerek çok daha kişiselleştirilebilir poliçeler tasarlanacak. Yine sağlık cihazlarının üzerinde birçok IoT sensörü var. Sağlık tarafında da kişiselleştirilmiş poliçeler hayatımıza girecektir” dedi.
Yeni teknolojilerin her zaman çok daha pahalı olduğunun altını çizen Sarıgül, “İlk başta finans şirketleri, bankalar bu tip teknolojilere yatırım yapıyorlar. Daha sonra yatırımlar genel sektör, sigorta sektörü üzerinden ilerliyor. Teknolojiyi çok yakından takip eden bir millet olarak en yeni cihazı, en yeni yazılımı da yakından takip ediyoruz. Bunun çok büyük avantajları var. Bunu özellikle finans sektöründe görüyoruz. Türkiye’deki bankacılık sistemi ürün ve teknolojik altyapılar anlamında birçok Avrupa ülkesinden ve Amerika’dan çok daha ileride. Sigorta sektörü de çok konservatif değil. Onlar da bunlara yatırım yapıyorlar ama tabii finansal durumları biraz daha kendilerini güvenli tarafta tutmalarına neden oluyor. Fakat teknolojik gelişmeler sigorta sektörünün karlılığını olumlu yönde etkileyecek gelişmeler” dedi.
İkinci nesil self-drivingcar’lardan bahseden Sarıgül, önüne bir yaya çıktığında otomatik fren yapabilen veya çarpışma önleyici sistemlerle donatılan bu araçların trafik veya kasko tarafında hasar riskini azalttığını söyledi. Sarıgül, benzer şekilde diğer branşlarda da bu tip teknolojilerin sigorta sektörünün karlılığını arttıracak veya hasarı azaltacak gelişmeler olduğunu belirterek, “Sektör bu tip verileri analiz etmek istiyor. Fakat bu bir zaman ve öncelik meselesi. Şu anda ülkenin yaşamış olduğu büyük bir deprem var. Bu depremin acılarını milletçe sarmaya çalışıyoruz ama sektör bir daha bunların yaşanmaması için önleyici sigorta hizmetleriyle veya bu tip dijital verilere yatırım yaparak kullanıcıya “Böyle bir risk var” diyebilmeli. Sektörün dijital kanallara veya dijital altyapıya yatırım yapması hem sigorta şirketini daha verimli hale getirecek hem de sigortalıyı çok daha güvende hissettirecektir. Şu anda birçok şirket dijital kanallara yatırım yapıyor” dedi.
Herkesin birer sigorta müşterisi olduğunu ve birden fazla poliçeye sahip olduğunu dile getiren Sarıgül, şöyle devam etti: “Hepimiz zaman zaman hasarlar ve bunların tazminiyle ilgili süreçler yaşıyoruz. Bu sürece sürtünmesiz müşteri deneyimi diyoruz. Müşteri hızlıca sigorta yaptırabiliyorsa ve herhangi bir hasar yaşadığında da aynı hızda hasarı tazmin edebiliyorsa yeniden sigorta yaptırmak mantıklı ve verimli bir iş. Fakat siz bir riski sigortalıyorsunuz ve riski fiyatlıyorsunuz. Bu risk gerçekleşince doğal olarak şirket ve müşteri tarafında sürdürülebilir bir sigorta deneyimi olabilmesi için hasar süreçlerinin çok hızlı gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunun için yine birçok dijital çözüm var. Artık hasar dosyasının açılması ve takibi gibi birçok rutin işlemi robotik çözümlerle yaptırabiliyorsunuz. Yurt dışında ekspertiz tarafında yine farklı dijital çözümler var. Artık hepimizin elinde çok güçlü radarları olan kameralar var. Bir fotoğraftan hasarın saatte kaç kilometre hızla çarpmayla oluştuğundan tutun da hangi parçaların değişmesi gerektiğini anlayan yapay zeka çözümleri var. Bu çözümleri sigorta sektörü kullanmaya başladığında hasar süreçleri çok daha kısa, çok daha doğru olacaktır. Bu da sektörü hem müşterilerin devam etmesi anlamında hem de yeni müşteri kazanılması anlamında olumlu etkileyecektir.”
GTech ile ilgili bilgiler veren Sarıgül, yirmi yıl önce veri analitiği yaparak iş hayatına başladıklarını söyleyerek, “O dönem veri ambarı, iş zekası, bütçe planlama, finansal konsolidasyon gibi işlerle şirketlerde verinin bilgiye dönüşmesini sağladık. Sonraki zamanlarda büyük veri teknolojileri iş hayatında kullanılmaya başlandı. Biz de büyük veri teknolojilerine yatırım yaptık. Sigorta şirketleri, finans şirketleri ve reel sektöre ileri analitik yapay zeka gibi çözümler sunmaya başladık. Yıllar içerisinde sektördeki ihtiyaçları göz önüne alarak farklı çözümler üretmeye ve altyapı teknolojilerinde müşterilerimize destek olduk. Finansal teknolojilere yatırım yaptık. Ana bankacılık çözümümüz var. Kredi risk raporlaması gibi bazı ürünlerin Türkiye ve bölge distribütörlüğünü yapıyoruz. BDDK gibi yasal regülatörlerin ihtiyaç duyduğu bütçe planlama ve yasal raporlama alanlarında kendi çözümlerimizi geliştirdik. Sigorta sektöründe de özel çözümlerimiz var. Yirmi yıllık zaman içerisinde temel amacımız Türkiye’deki şirketlerde verilerin bilgiye dönüşmesini ve karar vericilerin daha rahat, doğru ve hızlı karar vermesini sağlamak oldu” açıklamalarında bulundu.
Hem elementer tarafta hem sağlık hem de emeklilik tarafında Türkiye’nin en büyük sigorta şirketleriyle çalışma fırsatı bulduklarını aktaran Sarıgül, “Biz aynı zamanda yerinde AR-GE merkeziyiz ve yıllardır terzi usulü analitik projeler yapıyoruz. Zaman içerisinde terzi usulünü bırakıp konfeksiyona geçerek bir veri ambarı modeli hazırlamaya başladık. Herhangi bir sigorta şirketine gittiğimizde bu veri ambarı modelimizi onların sistemlerine yükleyerek kaynakları bağlayalım istedik. Bunun sonucunda Wiseboard Insurance ürünü çıktı. Şu ana kadar üç sigorta şirketinde bunu hayata geçirdik. Bu, sekiz-dokuz ay süren bir veri ambarı yapma sürecini iki-üç aya düşürdü. Çünkü tasarlanmış bir model var ve siz bu modele sadece verinizi yükleyip ertesi gün görmeye başlıyorsunuz. Böylece sektördeki birçok yeni sigorta şirketine hızlıca topladıkları veriyi bilgiye dönüştürme şansı ve rekabet şansı kazandırdık. Çok daha hızlı bir şekilde verilerini doğru analiz ederek doğru ürünler, doğru kararlar, doğru teminatlar oluşturmaya başladılar” açıklamalarında bulundu.
Ürünün içerisinde birçok analitik ve perspektif olduğunu ifade eden Sarıgül, şu değerlendirmede bulundu: “Genelde şirketler finansal, operasyonel, iş süreçleri ve müşteri perspektifi olmak üzere dört temel perspektiften bakarlar. Siz kârlı bir şirket olabilirsiniz ama o kadar pahalısınızdır ki müşterileriniz ilk fırsatta daha ucuz bir şirketi tercih eder. Bu karnenin dengeli olması gerekir. Biz burada Balance Score Cart şeklinde Wiseboard Insurance ürününü geliştirdik. Müşterilerin şikayetleri, müşterilerin sürdürülür olması, tercih edilebilir ve aynı zamanda finansal açıdan karlı olmak, operasyonel sürelerin kısa olması, iç süreçlerin hızlı gerçekleşiyor olması gibi birçok performans göstergesini aynı değiş üzerinde müşterimize sunuyoruz. Sadece finansal tablolardan bakıp şirketi iyi veya kötü olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bizim ürünümüz sigortalının da daha doğru değerlendirilmesi, sadece şirket lehine değil, onun da lehine olacak tarifelerin oluşturulması, doğru primin belirlenmesi, hasar süreçlerinin sigortalı lehine kısaltılması veya doğru hasarın ödenmesi gibi birçok avantaj da sağlıyor.”
Müşterinin, sigorta şirketinin değil, acentenin müşterisi olduğunun altını çizen Sarıgül, “Tüm veriler acentelerde. Burada sigorta şirketiyle acentenin veriyi doğru kullanması önemli. Sahadaki talepleri acente çok daha rahat görüyor olabilir. Burada sigorta şirketlerinin iş birliği veya sigorta şirketlerinden bir inisiyatifin başlatılması ve acentelerin sahadan müşteri ve sigorta ürünleriyle ilgili verileri toplanmasıyla beraber karşılıklı kazan-kazan formülünde bir alan oluşabilir diye düşünüyorum. Biz burada hem acenteler hem de sigorta şirketi tarafında farklı verilerin toplanarak bunların makine öğrenmesini veya yapay zeka teknolojileriyle analiz edilmesi sağlayabiliriz. Bunlardan bir müşteri portföyü ya da sigortaya ihtiyaçları olabilir diyebileceğimiz bir hedef kitlenin oluşturulması gibi farklı seçenekleri acentelere, brokerlere ve sigorta şirketlerine sunabiliyoruz” dedi.
Türkiye’de de hem bankacılık hem de sigorta şirketleri tarafından dijital kanalların güvenliğini sağlamak adına birçok tedbir alındığının altını çizen Sarıgül, sigorta poliçesinin online kesilmesi sırasında bir risk olmadığını söyledi. Bunun aynı zamanda sigorta sektörüne farklı bir kapı da açtığını belirten Sarıgül, “B2B, B2C alışverişlerde veya kargoculuk sektöründe ve birçok yeni doğacak dijital sektörde dijital riskler var ve bu dijital riskleri de yeni sigortalanabilecek bir ürün gibi düşünebiliriz. Burada meydana gelen aksaklığı sigorta şirketi ürün fırsatına çevirebilir” dedi.
Türkiye’nin teknolojiye yatırım yaptığını ve bunu kullandığını dile getiren Sarıgül, “Bu Avrupa ve Amerika’da biraz daha konservatif. Onlar mevcut teknolojiyi değiştirme konusunda dirençliler fakat Körfez Bölgesi özellikle yatırımını son yıllarda çok hızlandırdı. Biz de bu taraftan gelen taleplerle yıllardır buralarda projeler yaptık ve yine gelen talepler doğrultusunda o bölgede fiziki olarak da bulunmamız gerektiğini düşünerek geçtiğimiz kasım ayında Dubai ofisimizi açtık. Burada finansal teknolojiler, ana bankacılık, kredi riski izleme, veri analitiği ve sigorta sektöründeki yazılımlarımız gibi birçok alanda faaliyet gösteriyoruz. Oradaki müşteri alışkanlıkları ve ürünler, sigortacılık özelinde konuşmak gerekirse çok farklı olabiliyor. Türkiye’deki bazı ürünler orada kullanılabilir. Oradaki bazı ürünler Türkiye’de kullanılabilir şeklinde bunu da müşterilerimize yansıtmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
2023 hedefleriyle ilgili de bilgi veren Sarıgül, Cumhuriyetin 100. yılında yurtdışı gelirlerini yüzde 30 artırmak ve bir Türk şirketi olarak global bir oyuncu olmak istediklerini söyleyerek, “Yıllar önce şirketi kurduğumuzda da temel amacımız Türkiye’den doğmuş bir teknoloji şirketi olarak globalde hizmet vermek ve global müşterilerimize bir Türk şirketi olarak deneyim verip iş gücümüzü, zekamızı oralarda da ispatlamaktı. 2023’te Orta Doğu’da, Afrika bölgesinde, Asya bölgesinde ve Avrupa bölgesinde işler yapmayı da hedefliyoruz. Bunun hem ülkemize katkı sağlayacağını düşünüyoruz hem de şirketimizin globalleşmesindeki bir adım olarak değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu.
Sigorta Ekranı: